Titreşim

Yavaş yavaş attığı her adımda, rapunzelden sonra gördüğü en uzun saçlı azmanın odaya koltuk altından tüten kokusunu hatırlıyor, midesi kalkıyordu. Delip geçerken yaşlı bir mermi gibi, soluğuyla itiyordu marsıklardan fi tarihinde tütmüş dumanın bıraktığı pusu. Yerli yersiz söyleniyordu kendi kendine. Blu blu blo da diyordu yanaklarının sallanması hoşuna giderek. Ağır bir perdeydi aslında üstündeki. Zor bir kalkan, dert bir kisve. Sıkıntısı bitse de, bitmese de uzayıp giden bu git gellerin sonlanmayacağını biliyordu. Yaşam onun için bir titreşimdi aslında. Aşkı hisettigindeki kısa kısa sık, ölümü düşündüğündeki ağır ve seyrek olan. Dostlukları da, aşkları da, himilkanhimilkanları da, yaşadığı yere sevgi ve yaptığı işe saygısı da pıt pıt atan bir hücre, zamanı belli olmayan bir medcezirdi onun için. Tur atarken bunlarla kaldı kendisi.

No comments:

Post a Comment