Kabak Çekirdeği

Yorgunluk artık beni uzundur kemiren bir kene olmuştu. Sanki derimde yaşadığını bildiğim ama onunla kurduğum samimi ilişkiden olsa gerek ondan vazgeçemediğim bir asalak gibiydi. Kendim kalmak istediğim zamanlar o kadar artmıştı ve ben bunu o kadar uzundur dinlememiştim ki sonunda düştüm, kaldım. Tek başıma oturduğum balkonumda sağdan soldan geçen insanlara ve arabalara bakarken huzur buldum. Sokak kedileri ve köpekleri, tasmalı köpekler, karşı balkondan sarkan sakızlı teyze, ışığı yandığı için perdeler arkasından belli belirsiz görünen siluetler, karanlık hareketsiz evlerden gelen soğuk..sakinleştim. İyi geldi. Sakin sakin kabak cekirdegi çitlemeye başladım ve bazı çekirdek kabuklarını, normalde hiç yapmam, aşağıya da attım, ayıp. Bir süre sonra aşağıdan bir yüz yukarı dönüp "Kardeşim sokaklara atmasana.." diye bağırdı yukarıya doğru. Tam o sırada yaklasik 3. kattan 10sn önce attığım ve salına salına aşağıya inen başka bir kabuk da, yarı telaşlı yarı kızgın gözlerle yukarı bakan çığırtkancağızın alt dudağına yapıştı. Puh diye tükürüp eliyle sildikten sonra yoluna söylene, küfrede devam eden adama da hiç tepki vermedim. Kalan çekirdekleri çitledim, yarısını sokağa attım.

No comments:

Post a Comment