Hastanede

Yalnızlıktan o kadar korkmaya başlamıştı ki, hava kararıp da insanlar mışıl mışıl uykuya daldiginda, evde kendi başına tir tir titriyor, gelen her tikirtiya çığlıkla karşılık veriyor ve en sonunda da, çoğunlukla üstüne giyecegini ve anahtarını da unutup evden fırlayip bir hastanenin acil servisine kosturuyordu. Acil servislere bayılıyordu. Hep hareketli, hep canlı, hep heyecanli. Oturup hasta sahibi gibi sabahı bekler, diğer hasta sahipleri ile sohbet eder, içerde pledimemik polibaykuş teşhisi ile yatan anneannesini beklediğini söylerdi. Yine hikayesini anlatıyordu ki, kapıdan aksıra tıksıra hapşura hapşura burnu kanayan kısa boylu, ilik gibi bir adam girdi.

No comments:

Post a Comment