Yalancı

Yalan söyleyerek rahatlamaya başladı. Fırsat bulduğu anda yalan söylüyordu. Ahlaksız davranışlarının ve devamlı olarak söylediği onca yalanın önü bu kadar iyi hissettireceğini bunu yapmadan önce bilemezdi. Kaldığı yeri, adını, işini, sabah ne yediğini, akşam ne yapacağını... Hepsini o anda uyduruyordu. Daha da ötesi sadece birkaç kelime bilgi sahibi olduğu kitapları, filmleri, mekânları böbürlene böbürlene anlatıyor arada tutarsız bir durum olursa başka bir yalanla durumu kurtarıyordu. Bu düzgün ve dürüst hayatına eşlik eden yalancı, onun en büyük dostu olmuştu. Zaman ilerledi. Bu yalancıyla yaşamaya ve istediği zaman onlarca yalan söylemeye alıştı. O gün, farklı bir şey yapmak istedi ve yalancıya yalan söylemeye başladı. Kurnaz yalancı durumu anlayabiliyordu sanki ama o kendine güvenini kaybetmeden, taviz vermeden yalan söylüyordu o yalancıya. Bir gün yalancıya yalan söylerken yalan söyleyenin kim olduğunu düşündü. Kendi değildi, yalancı değildi, kimdi bu? Yalancıya konuyu açtı, destek isteyerek. Yalancı yalan söyledi, ama bunu bu sefer kendi de anladı. Destek bulamayacağını anlayınca yalancıya yalan söyleyen ile yalancıyı bir masada buluşturma kararı aldı. Aynı masa... Kendi, yalancı, yalancıya yalancı. Oturdular. Bir türlü çözüm bulamıyorlardı çünkü gerçek artık körelmiş yalan gerçek olmuştu. Yalan gerçek olduğunu fark ettiğinde yalanı artık o kadar tehlikeli bulmadı. Yalandan sohbet edip dağıldılar.

No comments:

Post a Comment