Teyzeler, Eltiler, Dayı ve Amca Oğulları

Zombilerden arındırılmış bir bölgede, arkada güzel bir müzik, en fazla görüş alanında üç dört tembel dolansın, otursun, soğuk bir bira ya da serin bir kırmızı şarap.. tertemiz. Arkada devamlı telefonuyla dert anlatmaya çalışan adam olmasa, ben de kendimi şehrin ortasında değil de o herkesin herşeyi bir anda bırakıp gideceği mekanda sanacağım. Ama adam dertli, işini sonuna kadar yapmaya çalışıyor, derdini büyüte büyüte dünyaya mal ediyor, yine de inandırıcı olamıyor.

Uzakta gördüğüm az karlı tepeler üstünde tek tük evler var. Ne hayatlar orada acaba. Benimle ne kadar ilgililer, ben onlarla ne kadar birim. Hava bugün güzel galiba, yani güzel dediğim eksi derecelerden değil, kış için iyi. Dumanlar tütmüyor fazla bacalardan. Aralardaki cami minareleri gururla ufuktaki dağların tepesini işaret ediyor. Herkese bir şey olsa bize olmaz der bu minareler ama ilk yıldırımda onlar gider. Hep öyle hayat.

Uzakta bir yol var. Eski model bir otobüs yavaş yavaş geçiyor, sanki az sonra duracak sanıyorsun ama değil. Ufuk çizgisi bitti o durmadı. İçinde çalan müziği tahmin ediyorsun. Uzaklara dalarak süren yüzük çizikli, orta yaşlı, gri pala bıyıklı şöfor, tembellik yapacağı evi ya da en kötü bezik oynayacağı kahveyi bırakmış, içinde taşıdığı yolcuların güvenliğine ya da trafik kurallarına aldırdığından değil de, bu külüstürün ancak bu kadar hızlı gidebileceğinden, yavaş yavaş, arkasındaki köy ziyareti yapanları, kaynına, eltisine, dayı ve amca oğullarına, o tepelerde görünen evlere taşıyor.

Güneş tam batmak üzere iken bazen alevlenir de son bir sorti yapar ya dünyaya, o, günün son ışıkları sanki sabahın ilk ışıkları gibi vurur tenine ve ısıtır seni, işte onu yapmaya çalışıyor güneş aralardan derelerden. Amacı da seni ısıtmak da değil sadece şov! Bunu yapmadan gitmek istemiyor bugün buradan. Zaten şov olduğunu benim çevremde oturan tembeller, otobüste giden ahali, tepe evlerde misafir ağırlayan ya da misafirliğe giden teyzeler, eltiler anlıyoruz, hemen zayıflıyor, sönüyor, sanki utanarak arkasına bakmadan kaçan bir sahtekar gibi başka bir bulutun arkasına giriyor. Bir sigara yakmıştır bu rezillik üstüne diye düşünüp kafamı çevirip baktım ona. Bulutların arkasından hala buradayım diyordu da neye yarar. Rezil oldun eltiye, kayna, kuzenlere ve bize.

No comments:

Post a Comment